Dünya ölçeğine baktığımızda Türkiye şu anda sosyal medya ve internet kullanımında Avrupa ve Amerika’ya kıyasla yüksek oranları yakalamış vaziyette. Yani şu anda Avrupa ve Türkiye Pazarı eşdeğer gidiyor. Zaten kurumsal firmaların sosyal medya ve mobil cihazlara kaymasındaki en büyük etken da burada. Çünkü ciddi bir hacim var, internet kullanımı çok yoğun, genç nüfusun ağırlığı sosyal medyada. Avrupa ülkeleri ile neredeyse başa baş gidiyoruz. İnternet alt yapımızın gelişmesi, bilgi teknolojilerinde ki devrimleri halkın yakalayabilmesi daha da yaygınlaşmasını sağlıyor.

Sosyal medyanın doğası paylaşmaktır. Dolayısıyla orada hazırlanan içerikleri hep “Bu paylaşılabilir birşey mi?” diye düşünmek lazım. Gerek fayda anlamında, gerek duygusal anlamda. Böyle bakınca işi biraz daha ileri götürüp uzun vadeli sonuçlara ulaşabiliyoruz. Sosyal medya ile web sitenize, e-ticaret üzerine trafik çekersiniz. Yani müşteriyi içeri alırsınız. İçeride iken ona birşey satmaya çalışırsınız. Sosyal medya destek reklamları bu mantıkla yürütülüyor. Web sitesini bir kere ziyaret etmiş kişiye oradan alışveriş yaptırma oranı %80’lerde.

Bir sosyal medya hesabı yönetilirken mutlaka bir kriz yönetimi planının olması gerekiyor. Markanın muhtemel olabilecek saldırıları ya da gelebilecek şikayetleri kurgulayıp o an cevap vermek gerekiyor. Çünkü sosyal medya biraz daha olumsuz geri bildirimlerin paylaşıldığı bir yer. Bu yüzden o kısımları çok organize yönetmek lazım.
sosyal medya kriz yönetimiFacebook şu anda bireysel ve kurumsal anlamda da en yoğun ve en agresif şekilde kullanılan mecralardan biri olmaya devam ediyor. Google arama sonuçları ile Facebook arama sonuçları neredeyse paralel gitmeye başladı. Facebook artık Google gibi bir arama motoru gibi de kullanılabiliyor. Markalar için Facebook’ta olmak ya da olmamak gibi bir seçenek yok. Mutlaka olmaları gerekiyor. Fakat tabii buradaki iletişim ve stratejiyi doğru konumlandırmak lazım.
Bir kaç açıdan bakmak lazım. E-ticaret firmaları genellikle ürünlerini doğrudan etkileşim yaratmaya çalışıyorlar. Ancak bu sosyal medyanın doğasına da aykırı olduğu gibi ne yazık ki verimli sonuçlar alınamıyor. Biraz daha yaratıcılığı katmak gerekiyor. Düz resimler yerine daha animasyonlu, çizgisel, video içerikler barındıran içeriklerin tıklama oranları an itibari ile yüksek hacimlere ulaştı. Yani ürün ile ilgili bir dakikalık video koskoca bir albümden daha yararlı olacaktır.
Bir markanın sosyal medya hesapları olmak zorundadır. Olunması gereken 3 ana mecra var. Bunlar da Facebook, Instagram ve Pinterest. Buralarda mutlaka yer almak gerekiyor.

Kampanya kurguları da maalesef bütün sosyal medya platformlarında aynı. Yapılacak kampanyalar değişik olmalı, örneğin bir kampanya yapılıyor bütün sosyal medya hesaplarında aynı kampanya. Bu sosyal medyaya biraz ters. Yani sizin yapacağınız kampanya Instagram’a özel olmalı, Facebook’a özel olmalı, Pinterestteki pinleriniz oraya özel olmalı. Çünkü kullanıcılar farklı, yaş aralığı farklı. Facebook denilince 30-35 yaş arasından bahsediyoruz, Instagram’da daha genç bir kitle. Facebook’da biraz da iş odaklı profiller varken Instagram’da biraz daha yeni jenerasyona ulaşabiliyorsunuz.
Türkiye de çok fazla kullanıcısı var Instagram uygulamasının. Dünya’da kullanım sıralamasında beşinci ülkeyiz. Bir işletme sahibi olarak bu durumu lehimize çevirmek, sosyal medya’yı bir pazarlama aracı kullanabilmek bizim elimizde. Yeterki doğru bir strateji geliştirin.

Categories: Genel

0 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir